Küllerinden Doğan Madenler

Ülke yanıyor.

Ama Gerçek anlamda.

Sadece mecazi değil; gerçekten yanıyor bu ülke. 

Alevler yükseliyor, gökyüzü kara, nefes alınmıyor. 

Her yıl biraz daha alışıyoruz bu dumanın kokusuna. 

Her yıl biraz daha kör oluyoruz küle dönen ağaçlara. Ve her yıl aynı senaryo… 

Aynı tiyatro sahneleniyor.

Bu kez sahne Bursa. 

Gürsu ve Kestel ilçeleri arasında koca bir ormanlık alan cayır cayır yanıyor. 

Ama bu yangın, bir yangından fazlası. 

Çünkü bu yangının ortasında duran ağaçlar değil sadece; aynı zamanda bir proje var. 

Aynı bölgede, kısa süre önce maden sahası ilan edilmiş bir alan var. 

Kireçtaşı ocağı kurulmak istenmiş. Yetmemiş, kırma-eleme tesisi planlanmış. Ve yetkililer, yangın henüz sönmeden orada “ÇED gerekli değildir” demiş.

“ÇED gerekli değildir” nedir bilir misiniz?

O, devletin “Ben gözümü kapattım” demesidir.
O, doğaya karşı işlenen suçlara “bakmayacağım” diyen mühürlü kağıttır.
O, ormanın üzerine vurulan bakanlık onaylı kazmadır.

Bu yangınlar akıllıdır artık.
Nereye düşeceğini bilir.
Tesadüfen değil, “isabetle” yanar bu ormanlar.
Bir otel yapılacaksa orası yanar.
Bir villa kondurulacaksa, orası tutuşur.
Bir maden planlanmışsa, alevler oraya doğru koşar.
Burası artık yanmıyor; burası planlı biçimde kül ediliyor.

Ve sonra bir bakan çıkar, elinde mikrofonla der ki:
“Cebimizde uçak yok, arazöz, su taşıma araçları yok. Rüzgar varsa saatler, günler alıyor…”

Oysa biz onların cebinde ne olduğunu çok iyi biliyoruz.

Cebinizde yandaş ihaleler var Sayın Bakan.
Cebinizde saray ihaleleri, dev konvoylar, zırhlı araçlar, VİP salonlar, saygı duruşları, israf sofraları var.
Cebinizde 86 milyonun alın teri var.
Ama uçak yok.
Arazöz yok.

Her yıl aynı hikaye. 

Bakan kalmış birde vatandaştan hassasiyet istiyor. 

Susturdukları, şikayet ettiğinde vatan haini ilan ettikleri, eleştirince terörist yaftası yapıştırdıkları halktan hassasiyet istiyor. 

Bugün Bursa yanıyor.
Dün Muğla, önceki gün İzmir, geçen yıl Marmaris.

Ama asıl tehlike ne biliyor musunuz?

Yangınlar değil.
Yangının fırsata dönüştüğü bir düzende yaşamaktır asıl felaket.

Yangınla gelen madeni, madenle gelen rantı, rantla gelen arsızlığı, arsızlıkla gelen iktidarı izliyoruz.
Ve ne zaman bir orman yansa, içimizden bir ses fısıldıyor:
“Yine mi maden yapılacak?”

Bu ülkede artık bir ağacın yanışı değil, yanmaması haber değeri taşıyor.
Çünkü biz, ciğerlerimiz yanarken bile ranta göz dikenlerin ülkesiyiz.
Ve bu ateş, sadece ormanı değil, vicdanı da yakıyor.

X

Bursa yanıyor.

Alevler yükseliyor, ormanlar kül oluyor, hava duman, ciğerler kararmış.

Ve tam bu anda Bursa Valiliği açıklama yapıyor.
Yanan ağaçlardan, yok olan hayatlardan, kül olan doğadan bahsetmiyorlar.
Sadece bir satır yetiyor onlara:
“Geçmişte FETÖ ile bağlantısı olan bir kişi gözaltına alındı.”

Ve perde iniyor.

Yine buldular faili.
Yangını çıkaran suçlu belli: “FETÖ.”
Ne güzel değil mi? Ne pratik.
Bir ülkeyi yönetemiyorsan, yönetemediğini gizlemek için düşman üretirsin.
Ormanı yakmak kolay değildir ama kamuoyunun aklını kül etmek çok daha kolaydır.

Atarsınız oltayı denize takarınız ucuna fetö yalanını, milyonlarca sazan toplaşı verir. 

Bakın etrafınıza.
Bütün bir orman yanıyor ama valilik hâlâ aynı ezberi tekrarlıyor:
FETÖ yaptı.
Ama halkın gözünde bu yeterli.
Çünkü artık bir suçun faili aranmaz oldu, sadece “etiketi” yeterli.

Orman yanınca “FETÖ” denir.
Kur artınca “dış güçler” denir.
Ekonomi batarsa “Londra tefecileri”,
Yolsuzluk patlarsa “algı operasyonu”,
Yargı çökünce “üst akıl”…

Bakın şu diyeceğimi asla unutmayın. 

Hiçbir suçun faili bu topraklarda gerçek değildir.
Fail ya hayalîdir ya da çoktan hazırlanmış bir isim listesinde sıradadır.

Peki ya gerçek?

Gerçek şu:
Aynı bölgede maden sahası planlanıyordu.
Aynı bölge için “ÇED gerekli değildir” denmişti.
Aynı alan daha önce maden ruhsatıyla gündeme gelmişti.
Şimdi orası yanıyor.

Tesadüf mü?
Olabilir.
Ama iktidarın sabıkası var.
Ve sabıkalı birinin her tesadüfü, kuşku uyandırır.

Ama bu kuşkuyu dağıtmak yerine, yine o kolay yola sapıyorlar:
FETÖ!

Adeta bir sihirli kelime gibi.
Birini susturmak mı istiyorsun?
FETÖ de.
Bir suçu örtmek mi istiyorsun?
FETÖ de.
Bir yolsuzluğu unutturmak mı istiyorsun?
FETÖ de.

Yangını da FETÖ çıkarmış olabilir, doları da onlar fırlatmış olabilir, depremi bile onlar yapmış olabilir!

Bu ülkede ne zaman gerçek suçluya bakılsa, birileri hemen “yönünü değiştirin” diyor.
Gerçeği değil, anlatıyı yönetenler kazanıyor.

Ve iktidar bunu çok iyi biliyor. 

Ve bu toplum, her seferinde aynı hikâyeyi dinliyor. 

Bir orman kül oluyor.
Valilik bir parmakla gösteriyor: “İşte fail!”
Ama o parmak, nedense hep aynı yöne dönüyor.

Yanan ağaçlar konuşamıyor.
Yanan karacalar, sincaplar, kuşlar ifade veremiyor.
Ama bir kişi geçmişte gülen hareketi ile bağlantılı”deniyor, bütün yangın ona zimmetleniyor.

Yani artık suçun kanıtı yok, suçun geçmişi var.

Yangının içinden çıkan duman değil sadece.
Aynı zamanda bu rejimin çürümüşlüğü, bu kadar bariz bir aldatmacayla yüzümüze vuruyor.

Ama ne gam!
Fail belli ya…
Gözümüzü kapatıp, elimizi yıkayıp, bir kenara çekilebiliriz artık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir