BUNUN ADI VİCDANSIZLIK VE İNSANLIK SUÇU!

Halil Karakoç’un Hikâyesi

Bugün Türkiye, cezaevi kapılarında bir utanç sahnesine daha tanıklık etti.
86 yaşındaki emekli imam Halil Karakoç, elinde bastonuyla Menemen R Tipi Cezaevi’nden tahliye edildi.
Dört yıl boyunca ağır hastalıklarına rağmen tutuklu kaldı.
Günde 14 ilaç kullanan, kalp ve tansiyon hastası bu yaşlı adam, 2023’te cezaevinde kalp krizi geçirdi.
Ama yine de serbest bırakılmadı.

Bu ülkede “adalet” bazen kinin adıdır, hukuk ise yalnızca intikam siyasetine hizmet eder.


Suçu Ne Miydi?

Halil Karakoç’un “suçu”, yıllar önce evini Feza Eğitim Vakfı’na bağışlamış olmasıydı.
Bu gerekçeyle hakkında “örgüt üyeliği” suçlamasıyla dava açıldı.
Sonuç: 7 yıl 6 ay hapis cezası.

Yargıtay cezayı onadı.
Ve 6 Ocak 2021 tarihinde Karakoç, Menemen Cezaevi’ne gönderildi.

Ne silah vardı elinde,
Ne şiddet, ne örgüt yöneticiliği.
Sadece bir emekli imam, sadece bir bağış vardı.


Hastalıklar Bile Tahliyeyi Sağlayamadı

Halil Karakoç’un sağlık durumu dosyada apaçık belliydi:

  • Kalp hastası
  • Şeker hastası
  • Tansiyon hastası
  • Günde 14 ilaç kullanıyor
  • 2023’te cezaevinde kalp krizi geçirdi

Hakkında, cezaevinde kalamaz raporu verildi.
Denetimli serbestlik hakkı 1 Mayıs 2024’te doğdu.
Ama o hak kullanılamadı. Çünkü bu ülkede bazı insanlar için hukuk işlemiyor.


Ceza Değil, Süründürme Politikası

Halil Karakoç bugün cezasını tamamladığı için tahliye edildi.
Yani bir hakkın verilmesi değil, bir cezanın tamamlanmasıydı bu tahliye.

Adeta süründürülerek, bastonla dışarı çıkarıldı.
Bugün o bastonu Halil Karakoç değil,
Türkiye’deki adalet sistemi taşıyordu.
Ama yürüyemiyordu.
Taşıyamıyordu.
Doğrulamıyordu.


Düşün: Bir Ev Bağışladığı İçin 4 Yıl Hapis

Bu ülkede bazen yalnızca bir ev bağışladığın için
örgüt üyesi ilan edilirsin.
Seni ne yaşın kurtarır,
Ne kalbin,
Ne hastalığın,
Ne de bastonun.

Ve sonra devletten şu cümleyi duyarsın:
“Hukuk işliyor.”

Ama görüyoruz ki işlemiyor.
İşleyen şey sadece bir ezber, sadece bir öfke zinciri.


Bu Hesap Kapanmadı

Halil Karakoç’un yaşadığı bu adaletsizlik yalnızca bir bireyin meselesi değil.
Bu, Türkiye’nin hukuk anlayışının, insan hakları pratiğinin, vicdan terazisinin geldiği noktadır.

Bu yaşananlar unutulmayacak.
Ve bir gün, bu zulmün, bu haksızlığın, bu hukuksuzluğun hesabı sorulacak.

Hem bu dünyada, hem öbüründe…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir